IPCC 6. Sentez Raporu yayınlandı
IPCC Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin geçtiğimiz günlerde açıklanan Altıncı Değerlendirme Döngüsü Sentez Raporu (SYR), iklim krizinde insanlık için zamanın daraldığını ortayla koyan önemli uyarıları küresel kamuoyuna duyurdu.
“Politika Yapıcılar için Özet” ismiyle de bilinen Sentez Raporu, IPCC’nin üç çalışma grubunun değerlendirme raporlarından elde edilen bulguların en üst düzeyde özetini sunuyor: Fiziksel Bilim Temeli; Etkiler, Uyum ve Kırılganlık ve İklim Değişikliğinin Azaltılması. Bunun yanı sıra bu döngü sırasında üretilen üç özel rapordan önemli bilgileri de bir araya getiriyor: 1,5°C Küresel Isınma; İklim Değişikliği ve Arazi; ve Değişen İklimde Okyanus ve Kriyosfer.
Mevcut Durum ve Eğilimler, Gelecekteki İklim Değişikliği, Riskler ve Uzun Vadeli Tepkiler ve Yakın Dönemdeki Eylemler olmak üzere üç bölümden oluşan Sentez Raporu, bu anlamda iklim kriziyle ilgili en güncel ve doğru bilgilerin yer aldığıresmi bir belge niteliği de taşıyor.93 bilim insanının hazırladığı raporun altında IPCC’ye üye olan 195 ülkenin temsilcilerinin de imzası bulunuyor.
Küresel yüzey sıcaklığının 1970’ten bu yana, son 2000 yıldaki diğer 50 yıllık dönemlerden daha hızlı arttığını açıklayan Sentez Raporu’na göre, atmosferik CO2 konsantrasyonları 2019 itibarıyla son 2 milyon yılın en yüksek seviyesine ulaşmış durumda. İklim değişikliğine neden olan diğer iki sera gazı sayılan metan ve azot oksit de atmosferdeki 800.000 yıllık rekorlarını kırmış durumdalar.
Sentez Raporu’na göre küresel ısınmayı büyük ölçüde tetikleyen küresel sera gazı emisyonlarının, 2019 itibarıyla yaklaşık %79’u enerji, sanayi, ulaşım ve binalardan, %22’si ise tarım, ormancılık ve diğer arazi kullanımından kaynaklandı. Verimlilik önlemlerinden kaynaklanan CO2 emisyonlarındaki azalmalar, birçok sektörde artan emisyonlar karşısında çok küçük kalıyor.
İklim adaletine de dikkat çeken Sentez Raporu’na göre,tarihsel olarak iklim değişikliğine en az katkıda bulunmuş olan hassas topluluklar orantısız bir şekilde etkileniyor. Yaklaşık 3,3-3,6 milyar insan iklim değişikliğine karşı yüksek derecede kırılgan bağlamlarda yaşıyor; yüksek derecede kırılgan bölgelerde yaşayan insanların 2010-2020 yılları arasında sel, kuraklık ve fırtınalar nedeniyle ölme olasılığı, çok düşük kırılganlığa sahip bölgelerde yaşayanlara göre 15 kat daha fazla.
İklim değişikliğinin gıda güvenliğini azalttığına, su güvenliğini etkilediğine ve aşırı sıcakların ölüm oranlarını ve hastalıkları artırdığına vurgu yapan Sentez Raporu, söz konusu iklimsel etkilerin insanların evlerini ve geçim kaynaklarını kaybetmesiyle ekonomik zarara yol açtığını, mevcut toplumsal cinsiyet ve sosyal eşitsizliği daha da derinleştirdiğine de dikkat çekiyor. Rapora göre, küresel ölçekte artan farkındalık ve politikalara rağmen, adaptasyon planlaması ve uygulaması ihtiyaç duyulanın gerisinde kalıyor.
‘Bu rapor, insanlık için hayatta kalma rehberidir’
Sentez Raporu’nun yayınlanmasının ardından açıklamalarda bulunan Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres, bu önemli çalışmanın iklim değişikliğiyle mücadelede kaybedecek çok az zaman olduğunu ortaya koyduğunu vurguladı. Zengin ülkeleri emisyonları bir an önce azaltmaya çağıran Guterres, “İklim krizinde saatli bomba çalışıyor” dedi.
“Son yüzyılın yarısındaki sıcaklık artış hızı, 2000 yılın en yüksek seviyesidir. Karbondioksit konsantrasyonları en az 2 milyon yıllık sürenin zirvesinde” şeklinde konuşan Guterres, IPCC’nin sentez raporunu “insanlık için hayatta kalma rehberi” olarak nitelendirdi.
İklim eylemini geciktirirsek, kayıp ve zararların artacağını; insan ve doğal sistemlerin adaptasyon sınırlarına ulaşacağını ortaya koyan Sentez Raporu hakkında açıklamalarda bulunan Yuvam Dünya Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Kıvılcım Pınar Kocabıyık, önümüzdeki 10 yılın kritik öneme sahip olduğunu; bu süreçte derin, hızlı ve sürekli azaltım ve uyum eylemlerinin hızlandırılmasının, insanlar ve ekosistemler için iklim değişikliğinden kaynaklanan kayıp ve zararları azaltacağını söyledi: “Zaman hepimiz için daralıyor. Ne kadar hızlı harekete geçersek o kadar az zarar göreceğiz. Bu rapor, her zaman vurguladığımız konuların en yüksek bilimsel ifadesi niteliğinde. Arkasında binlerce bilim insanının çalışmaları ve aralarında Türkiye’nin de olduğu, Birleşmiş Milletler’e üye 195 ülkenin resmi imzası bulunuyor. Dolayısıyla zaman bekleme değil, hareket etme, konuşma ve konuştuklarımızı yapma zamanı. Bu noktada kimseyi geride bırakmayan, kapsayıcı bir yaklaşıma her zamankinden daha fazla ihtiyacımız bulunuyor. İklim krizi, en çok düşük gelirli grupları etkiliyor ve zaten zor durumda olan çok daha zor bir duruma sokuyor. Dolayısıyla iklim kriziyle mücadele aynı zamanda yoksullukla mücadele olarak görülmeli” dedi.
Türkiye’de deprem bölgesinde ardı ardına gelen sellere de dikkat çeken Kocabıyık, “Yaşadığımız deprem felaketinin ardından gelen diğer afetler, iklim krizinin bundan sonraki her süreçte ve çalışmada aklımızda olması gerektiğini açık bir şekilde gösterdi” dedi. İklim krizine bağlı afetlerin giderek arttığını ifade eden Kıvılcım Kocabıyık, “İklim krizine ve afetlere dirençli kentlerin, yerleşim alanlarının önemi giderek artıyor. Hem kentlerimiz ide hem de kırsal yerleşim alanlarımızı, iklim krizini göz önünde tutarak dayanıklı hale getirmeliyiz. Özellikle kentsel altyapıların yeni iklim şartlarına karşı dirençli hale getirilmesi gerekiyor. İklim krizine uyum konusu iklim kriziyle mücadelenin önemli bir parçası” dedi
Yuvam Dünya Bilim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Levent Kurnaz ise, “IPCC’nin en son yayımlanan Altıncı Değerlendirme Raporu, iklim değişikliğinin küresel ölçekte ve insan faaliyetleriyle ilişkili olduğunu doğruluyor ve bu değişikliğin etkilerinin arttığını ortaya koyuyor. Sera gazı emisyonlarının azaltılarak küresel ısınmanın sınırlandırılması ve olumsuz etkilerinin hafifletilmesi son derece önemli. Bu konuda yapılması gereken değişiklikler, özellikle enerji üretimi ve tüketimi, ulaşım, gıda üretimi ve tüketimi, sanayi ve inşaat gibi sektörlerde yapısal dönüşümleri içeriyor. Rapor ayrıca, iklim krizinin en düşük gelirli ülkeleri ve toplumları daha çok etkilediğini ve bu etkilerin, gelir, cinsiyet, yaş, etnik köken ve diğer sosyal faktörler açısından farklılık gösterdiğini ortaya koyuyor. Bilim insanlarının 7 yıllık emeklerinin ürünü olan bu raporun en azından yönetici özeti kısmının karar vericiler tarafından okunarak özümsenmesi yeryüzünün geleceği açısından son derece önemli olacaktır” dedi.